kilo veremediği için bezmiş adam

Neden Kilo Veremiyorum?

Birkaç kere kilo vermeyi deneyip başaramadıysanız ve bu yazıyı da okuduğunuza göre, neden kilo veremiyorum, diyerek kendinizden kuşku duymaya başlamış, belki kendinizi suçlamaya başlamış, hatta belki depresyona girmenin eşiğine kadar gelmiş olabilirsiniz. Ancak korkmanızı, kendinize kızmanızı, özgüveninizi yitirmenizi gerektirecek bir durum yok; en azından bu noktada yok.

Söze girmeden önce şunu söylemek isterim ki ben, fitness hocası, kişisel antrenör, sporcu vs değilim. Ekmeğimi spordan ve spor yapılan ortamlarda bulunarak kazanıp, baklava karın kaslarımla oturduğum yerden size, üzülmeyin zayıflamak çok kolay, size de baklava karın kası yapabilirsiniz, demek niyetinde de değilim. Amacım da kimseyi gücendirmek değil, ama tüm gününüzü spor salonunda geçiriyorken, zaten geçiminizi bu işten sağlıyorken diğer insanlara, aslansın yaparsın, demek nispeten daha kolay.

Dediğim gibi ben hayatımı, ekmeğimi spordan kazanmıyorum. Ben de sabahın altı buçuğundan yataktan paldır küldür kalkıp, elime geçirdiğim temiz kıyafetleri giyip, kahvaltı etmeden evden fırlayıp metrobüsün yolunu tutuyorum. Ben de bazılarınız gibi işe gitmek için günde üç vasıta değiştiriyorum. Ben de işe gidip gelirken sıkış tıkış metronun ya da metrobüsün içinde bir buçuk saat ayakta yol gidiyorum ve evet benim için de eli yüzü düzgün bir spor salonuna her ay vereceğim 200 – 500 TL ciddi bir gider kalemi. Gün sonunda ben de tüm gün süren mesainin üstüne o yolu geri dönüp geldiğimde pert olmuş oluyorum.

Yanlış anlaşılmasın, bunları yakınmak için anlatmıyorum. Ancak bunlar çoğumuzun hayatının gerçeği. Bazılarımız bundan daha iyi şartlarda yaşıyor; gözümüz yok. Ama bazılarımız bundan daha da zorlu şartlarda yaşıyor. İşte bu nedenle size kişisel antrenör olmadığımı belirtmenin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Gençlik yıllarımın başlarında kilo sorununun nasıl bir şey olabileceğini bile tahayyül edemezdim. Spor yapardım, çok hareketliydim ve 3-4 kişilik yemek yememe rağmen kilo almak gibi bir derdim yoktu. Hatta kilo almayışımın boyutlarını daha iyi anlatabilmek için şöyle bir örnek vereyim; tereyağını ya da margarini tavada eritip ekmek banar yer veya evde içecek bir şey yoksa şekerli su içerdim.

Zaman içinde şartlar değişip, ben eskisi kadar hareket etmez, düzenli spor yapmaz ama aynı hız yemeye devam eder olunca kilo almaya başladım. Kilo aldığımı fark etmem, kabullenmem, bu duruma karşı önlem almam gerektiğine karar vermem ve artık önlem alma noktasını geçtiğimi ve durumu bir an önce çözmem gerektiğini anladığımda 120 kilo olmuştum.

Tekrar spora başlayınca hızla kilo verebileceğimi düşündüm. Ancak durum öyle olmadı. Ağırlık çalışmaları beni iyice şişirdi ve irileştirdi. Bir süre kalori alımını azaltmayı ve diyet yapmayı denedim. O da olmadı. Yürüyüşle birlikte ağırlık çalışmasına devam ettim. Birkaç kilo verdim; ancak istediğim sonucu bir türlü alamıyordum. Neden zayıflayamıyorum, neden kilo veremiyorum, nerede yanlış yapıyorum, diye kendime çok sordum. Ben de tüm denemeleri bıraktım. Tüm kilo verme girişimlerinden vazgeçtim. Bir şeyleri yanlış yaptığım ortadaydı; dolayısıyla bir sonuç elde etmek istiyorsam neyi yanlış yaptığımı bulmalıydım.

Neyi yanlış yaptığımı anlamak için yaklaşık bir yıl boyunca insan vücudu üzerinde çalıştım. Anatomi, biyoloji, iskelet ve kas sistemi, sindirim sistemi, metabolizma nedir, gıdalar nasıl enerjiye dönüşür vs. Sanıyorum ki tıp öğrencisi olsam bu kadar azimle ders çalışmazdım. Artık yeteri kadar bilgi edindiğimi, konu üzerinde mantık yürütebilecek yetkinliğe ulaştığımı düşündüğümde de zayıflama girişimlerine geri döndüm ve 8 – 9 ay içinde 42 kilo kadar verdim.

Söylemem gereken; öncelikle suçlu aramayı bırakın. Ortada bir hata varsa bile, sorumlulara yaptırım uygulamayacaksınız suçlu aramanın mantığı yoktur. Bu nedenle sorunun yerine çözüme odaklanın. Ama illaki bir suçlu arıyorsanız; suçlulardan birinin internet, diğerinin televizyon, diğerinin de paranızın peşindeki şarlatanlar olduğunu söyleyebilirim.

İnternet size çok kolay kilo verebileceğinizi, kilo vermenin aslında tozpembe bir şey olduğunu, hatta hapır hupur yemeye devam ederek kilo verileceğini söyleyen yazılarla dolu. İnternet size xyz çayının yağ yaktırdığını, üç gün lahana çorbası içerseniz 5 kilo vereceğinizi, gündüz dünyaları yiyip akşam yediden sonra yemek yemezseniz kilo vereceğinizi söyleyen yazılarla dolu. İnternet size, her gün öğle yemeğinde bir kâse yoğurt yerseniz, başka hiçbir şey yapmadan Adriana Lima’ya dönüşeceğinizi söyleyen yazılarla dolu. Bu kadar da değil; internet cebinizdeki üç kuruşu almak için size içinde ne idüğü belli olmayan mucize hapları satmaya çalışan dolandırıcılarla dolu. İnternet; yağ yakıcılar, ödem söktürücüler, detoks çayları, detoks suları, tozpembe hayaller ve yalanlarla dolu.

Kilo verememenin tek bir nedeni olmak zorunda değil. Birçok küçük etken bir araya geldiğinizde kilo verememeye neden oluyor, kilo vermenizi engelliyor olabilir.

Hayat bana bir tek şey öğrettiyse o da şudur ki; amacına ulaşmak istiyorsan it gibi çalışacaksın! Zayıflama için de farklı bir şey söyleyemeyeceğim. Size kolayca zengin olmayı vaat edenlerin sizi soyma ihtimalleri ne kadar yüksekse, kolayca zayıflamayı vaat edenlerin dolandırma ihtimalleri de o kadar yüksektir.

İnsan vücudu üzerinde yaptığım tüm çalışmalardan çıkardığım sonuç şudur: aldığınız kalori, harcadığınız kaloriden fazlaysa kilo alırsınız. Aldığınız kalori, harcadığınız kaloriden azsa kilo verirsiniz. Bu kadar basit. Elbette bazı gıdalar yağ emilimini azaltır. Elbette bazı gıdalar yağ metabolizmasını hızlandırır, yani daha hızlı yağ yaktırır. Elbette bazı gıdalar yağ depolama eğilimini arttırır, bazıları azaltır. Ancak işin özüne inildiğinde tüm bunlar teferruattır.

Günlük kalori alımınızı harcamanızın altına düşürmeden, yoğurtla zayıflamaya çalışmak, formula yarışına Şahin’le katılıp performans lastiğinden medet ummaya benzer. Böyle bir yarışta nasıl ki ana unsur seçtiğiniz araba ve o arabanın motor gücü, ardından gelen tüm diğer ayrıntılar buna yardımcı olan teferruatsa, zayıflamak için içeceğiniz bitki çayı da böyle bir teferruattır.

Günde 1000 kalori harcıyor, ama 2000 kalorilik yiyecek tüketiyorsanız; kusura bakmayın, ama saat kaçta yemek yerseniz yiyin kilo alacaksınız. İstediğiniz kadar bitki çayı için, kilo alacaksınız. İstediğiniz kadar L-Carnitine, CLA hapı yutun; kilo alacaksınız. İstediğiniz kadar protein ağırlıklı beslenin kilo alacaksınız. Neden biliyor musunuz? Çünkü vücudunuzun, yediklerinizden elde ettiği kaloriden daha az kalori harcıyorsunuz. Vücudunuz da harcamadığınız kalorileri ziyan etmemek için yağa dönüştürüp saklıyor.

Beslenmenize dikkat etmeyin, yoğurt yemeyin vs gibi iddialar ortaya atmıyorum. Ama zayıflamak istiyorsanız; yakılan kalori, alınan kaloriyi geçmek zorunda. Tabii ki yemek yemeyin, aç kalın da demiyorum. Ancak gün boyunca aldığınız kalori miktarını biraz azaltıp, harcadığınız kalori miktarını biraz arttırırsanız bu dengeyi lehinize çevirebilirsiniz. Üstelik gün içinde aldığınız kalori miktarı azaltmak sandığınızdan daha kolay. Örneğin; çay kahve içiyorsanız ve bunlara en az bir şeker atıyorsanız, çayınızın içindeki her bir tane şeker sizin için fazladan kalori demek. İş yerinde veya evde canınız sıkıldığı için abur cubur yiyorsanız, fazladan kalori alıyorsunuz. Ancak bir tane Snickers çikolatadan aldığınız enerjiyi yakmak için 3 km civarı koşmanız gerektiğini bilirseniz, aç değilken abur cubur yemek konusunda daha dikkatli olabilirsiniz. Yediğiniz tüm paketli gıdaların gıda etiketlerini okumayı alışkanlık edinirseniz, gıda bilinci ve algısı geliştirirsiniz. Bu da kilo alma ihtimalinizi de azaltır.

Hangi Saatte Ne Yediğiniz Kilo Almaya Etki Eder mi?

Beslenme biçimiyle ilgili ne kadar çok araştırma yaparsanız durumun o kadar karışık bir hâl aldığını göreceksiniz. Beslenmeyle ilgili yazıları okudukça o kadar çok çeşit olduğunu fark edeceksiniz. Bunun çok basit bir nedeni var; sağlıklı tek bir beslenme şekli yok, doğru tek bir beslenme şekli yok; çünkü hepimizin bünyesi aynı değil. Kaldı ki hepimizin alışkanlıkları ve yaşam şartları da aynı değil. Siz sabah işe gitmeden iki saat önce uyanıp, duşunuzu alır tıraşınızı olur kıyafetinizi sakince giyip gazetenize göz gezdirirken kahvaltınızı edersiniz. Bense alarmı defalarca erteleyip, son anda yataktan fırlayıp, kahvaltı etmeden evden çıkıp montumu binadan çıkarken üzerime geçiririm.

Kahvaltı, günün en önemli öğünüdür derler; benim için değil. Benim, kahvaltı etmemekle bir sorunum yok. Aksi gibi kahvaltı ettiğimde genelde kendimi ağırlaşmış hissediyorum. Üstelik ben gün içinde de olabildiğince az kalori almayı tercih ediyorum; çünkü mesainin arasına giren alelacele yediğim öğle yemeğini ziyafete çevirerek gereksiz yere fazla kalori almayı yersiz buluyorum. Üstelik işteyken, öğle arasında çok yersem, öğle arası bittiğinde uykum geliyor. Bu tür örnekleri çoğaltabilirim, ama ana hatlarıyla mesajı aldınız. Aranızda benim gibi yaşayan ve beslenenler olduğu gibi tam aksi biçimde yaşayan ve beslenenler de vardır illaki. Bu yanlış ya da doğru yaptığınızın göstergesi değil. Zaten önemli olan doğru ya da yanlış olması da değil; önemli olan o beslenme şeklinin size uygun olup olmadığı.

Bazılarımız gün içine yayılmış birbirine eşit kalorilerde öğünler yediğinde daha vücutları daha sağlıklı tepki verir; ancak bunun tek doğru beslenme şekli olmadığını iddia edenler de var. Gece belirli bir saatten sonra yemek yeseniz de kilo verebileceğinizi iddia eden şu yazıya bir göz atabilirsiniz isterseniz. Yani, belirli bir saatten sonra yemek yemenin vücudu kilo alma eğilimine sokacağını düşündüren araştırmalar olduğu gibi, beslenme saatinin konuyla ilgisi olmadığını düşündüren araştırmalar da var. Ancak tabii ki mideniz hassassa, ülser gastrit gibi sorunlar yaşamaya eğilimliyseniz yatma saatine yakın saatlerde yemek yememenizde fayda var. Fakat gece uykudan uyanıp bir şeyler atıştıran ve gayet fit tanıdıklarım da var. Ben uyku arasında yemek yemem, ancak bu yaşıma kadar akşam 8 – 9’dan önce yemek yediğim sayı, bir elin parmaklarını geçmez. Buna rağmen aşırı kilolu değilim. Dönem dönem kilo alıp veriyorum; ancak kilo alacağımı ya da vereceğimi veya aldığımı ya da verdiğimi daha tartıya çıkmadan biliyorum. Çünkü yeme bilincim var, vücudum tepkilerini biliyorum, gıdaların kalorisi hakkında az çok fikir sahibiyim, vücudumu tanıyorum ve onun verdiği tepkileri biliyorum.

Unutmayın; günümüzde bize dayatılan bir sağlıklı kadın/erkek algısı var. Bunu televizyonda, filmlerde, reklamlarda gözümüze gözümüze sokuyorlar. Her sağlıklı kadın sıfır beden olmak zorunda değil. Her sağlıklı erkek de baklava karın kasına sahip olmak zorunda değil.

Yemek yemenizin altında psikolojik bir neden varsa bunu arayın ve bulun. Can sıkıntısından abur cubur yiyor olabilirsiniz. Sık sık arkadaşlarınızla yemek yiyorsanız bu da kilo almanızda bir etken olabilir. İnsanların sosyal ortamlarda yemek yediğinde, normalde yediklerinden çok daha fazla yediklerini gösteren araştırmalar var. Yani kilo veremeiyor olmanızın bir tek büyük nedeni değil, bir sürü ufak ufak nedeni olabilir.

Farkında olun! Yediklerinizin, bedeninizin, bedeninizin verdiği tepkilerin, en önemlisi de kendinizin ve yaptıklarınızın farkında olun. Bir şeyi yemeden önce onu gerçekten aç olduğunuz için mi yoksa öylesine mi yediğinize karar vermek için birkaç saniye bekleyin. Evinizde abur cubur bulundurmayın. Elinizin altında olursa onları yeme ihtimaliniz daha fazladır. Daha fazla hareket etmeye çalışın. Otobüse biniyorsanız, iki durak uzağa yürüyün. Kendimden örnek vermek gerekirse; ben evden çıkıp 5 dakika yürüyüp otobüse binmek yerine 2 km uzaktaki metrobüs istasyonuna yürüyorum. Bunu her sabah ve her akşam yapıyorum. Haftalık hesaba vurulunca bu haftada en az 20 km yol yürüdüğüm anlamına geliyor. Böyle fırsatları arayın, bulun, gerekiyorsa yaratın ve kullanın.

Spor yapmanın, hareket etmenin, hareketli bir yaşam tarzına sahip olmanın bir lüks veya hobi değil; bedenimiz için bir gereklilik olduğunun farkına varın ve bunu aklınızdan çıkartmayın. Evden 3 dakika uzaktaki otobüs durağına gitmektense her sabah ve her akşam 2 km yürümek, bunun farkında olursanız yapacağınız bir tercih.

Kendinize acımayın! Dürüst olun, ama kendi özgüveninizi de kırmayın. Arada bir kendinize izin verin. Ağzınızın suyu aka aka arkadaşınızın yediği keki seyredeceğinize, tadımlık, ufak bir dilim alın. Ama tadımlık 20 ince dilim alırsanız, onun artık tatmak olmadığını da kendinize itiraf edin.

Diyet yapmayın! Kilo verememe nedenlerinden biri de yapılıp yapılıp bırakılan diyetlerdir. Sürdürülebilir olmayan tüm diyetlerin metabolizma düzeninizi bozma ihtimali olduğunu unutmayın. Beslenme şeklinizi yeniden düzenleyin. Unutmayın beslenme alışkanlıkları ömür boyu sürdürülebilir olmalıdır. Ömür boyu, insanlar etrafınızda çikolata yediğinde ağzınızın suyunun akmasına neden olacak bir beslenme şekli sürdürebilir değildir. Mucize yöntemlere inanmayın. Dr. Öz’ün bile açai berry hapı firmalarından rüşvet aldığının iddia edildiği bir camiadan bahsediyoruz. Eğer bir ilaç ya da gıda takviyesi kullanmak istiyorsanız o ilaç ya da gıda takviyesi üzerine yapılmış birden fazla bağımsız araştırma olduğundan emin olun. İnternet çağında bu bilgilere ulaşmak zor değil. Saygın bilim kurumlarının sitelerinde bu tür bilgilere erişim vardır. Çok basit bir örnek vermek gerekirse; ben bu yazıyı yazmadan önce genel olarak bilgilerimi tazelemek için Dr. Glenn D. Wilson’un “Açlık mı Ziyafet mi?: Beslnmenin Psikolojisi” adlı çalışmasına bir göz gezdirdim.

İnternette, magazinlerde vs’de okuduğunuz her şeye inanmayın. Şu an okuduğunuz bu ya da buna benzer bir yazının ortalama uzunluğu 3 paragraf olurdu. Sizse şu an 4 sayfayı bitiriyorsunuz. İnternet camiasının, her nedense, internet kullanıcısının aptal olduğuna ve 400 kelimeden uzun bir yazıyı okumayacağına dair bir inancı var. Bu nedenle internette okuduğunuz, insan metabolizması ve sağlığı gibi ciddi konularla ilgili bu yazılar bir bebeği pış pışlarken kullanılacak bir üslupta ve 20 saniyelik radyo reklamı derinliğine sahip.

Elbette ki defalarca denemiş ve yine de zayıflamayı başaramamış, ama buna rağmen bu konularla ilgili 400 kelimeden uzun bir yazıyı okumayacak insanlar var. Fakat o insanlar 3 dakika uzaktaki otobüs durağı yerine 2 km uzaktaki durağa yürümeyecekler. O insanlar gece koltuğa yayılıp televizyon karşısından uyumak yerine, kış soğuğunda dışarı çıkıp 10 km yürümeyecekler, o insanlar içinde samanla kömür tozu olan mucize vaat eden haplara, acı biber haplarına, xy berry haplarına, kolay yoldan başarmayı vaat eden şarlatanlara para vermeye devam edecekler. Dediğim gibi kimseyi gücendirmek niyetinde değilim, ama yazının başında da belirttiğim gibi benim hayattan öğrendiğim it gibi çalışmadan, yeterince kararlı ve azimli olmadan, düştüğümde kalkmayı denemeden başarıya ulaşamayacağımdır.

2 comments

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir