şam damascus çeliğinden yapılma desenli bıçaklar

Şam Çeliği veya Damascus Çeliği Nedir, Ne Değildir?

Başlıkta yazan soru; çağdaş çelik sanayisinin en sık sorulan sorularından biridir. Damascus çeliği veya Şam çeliği, efsanelere, şehir efsanelerine; hatta destanlara konu olmuş, tarihe mal olmuş bir çelik türüdür. Peki, bu çelik türünün; yani Damascus çeliği ya da Şam çeliğinin bu kadar özel olmasının nedeni nedir? Şam çeliğinin özelliği ya da özellikleri nelerdir? Damascus çeliğinin çağdaş bilimin kafasının bu kadar meşgul etmesinin nedeni nedir? İşte bu sorulara yanıt arayacağız.

Bu makalede şu soruları yanıtlamaya çalışacağız:

  • Şam (Damascus) çeliği nedir?

  • Şam çeliğinin ham maddesi günümüz çeliğinden farklı mıdır?

  • Şam (Damascus) çeliğinin üretim teknikleri nelerdir?

  • Şam Çeliğinin taklit edilemez ve günümüzde ulaşılamayan bir teknolojisi mi var?

Şam (Damascus) çeliği nedir?

Şam çeliği ya da ecnebice adıyla Damascus çeliği; 6. yüzyılda ortaya çıkan ve 15. yüzyıla kadar altın çağını yaşayan çok sert, esnek ve dayanıklı olduğu rivayet edilen bir çelik türüdür. Yine rivayet edilir ki bu çelikten yapılmış kılıçlar, çelik zırhı ya da şövalye zırhını, tereyağını keser gibi kesebilir, tüfek namlusunu biçebilir ve kılıç sabit tutulmak kaydıyla üzerine bırakılan bir saç telini bile ortadan ikiye bölebilir.

Daha önceki makalelerimizde belirttiğimiz gibi çeliğin istenen, aranan, elde edilmeye çalışılan belirli özellikleri vardır ve bu özelliklerden biri arttıkça diğeri azalmaktadır. Tüm çelik sanayisi tüm bu istenen özellikleri olası en yüksek seviyeye çıkartmaya çabalamaktadır. İşte Şam çeliği, rivayete göre, tüm bu özelliklerin en üst seviyede olduğu bir çelik türüdür. Diğer çelikler sertleştikçe kırılganlaşırken Damascus çeliği hem sert hem esnektir. Diğer çelikler esnekleştikçe ağız tutamaz hâle gelirken Şam çeliği zırhları, namluları kolayca kesip çentik yapmaz.

Bir de tüm bu fiziksel özelliklerin üzerine, o gözlere şenlik desenlerin, o hipnotize edici örüntülerin yaşattığı estetik zevki eklerseniz Şam çeliğinin neden efsanelere konu olduğunu anlamak çok da zor olmaz. Öyle ki bu desenlerden birine Hz. Muhammed’in adı verilmişken, diğerlerine de Türk ve İslam kültürü açısından önemli olan diğer kültür öğelerinin adları da verilmiştir.

Mistisizm, masallar, efsaneler elbette ki güzel ve etkileyici; ancak eyleme geçmeden önce efsanelere değil bilimsel gerçeklere danışmakta fayda var. O zaman Şam çeliğinin derinlemesine, genetiğine doğru bilimsel kanıtlara dayalı bir dalış yapmak gerekli.

Adı Damascus, yani Şam çeliği olmasına rağmen; çeliğin kendisinin ve çıktığı yerin Suriye’nin başkenti olan Şam’la bir ilgisi yoktur. Çeliğin kendisi Hindistan veya Sri Lanka’daki demir madenlerinden çıkarılıp o bölgelere özgü özel yöntemlerle işlenir ve dövülmeye hazır demir külçeleri hâlinde Şam bölgesine gönderilirdi.

Damascus (Şam) çeliği günümüz çeliklerinden farklı mıdır?

Damascus çeliği ya da Şam çeliği, günümüzde çelik sanayisine adını kazımış firmalar ve bıçak tasarımında sayılı isimlerden olan ustalar tarafından taklit edilmeye çalışıyor. Fakat bu taklit görsel benzerlikten öte bir derinliğe geçemiyor. Günümizde ustaların çoğu farklı özelliklerdeki iki demir cevherini işleyerek Şam çeliğinin desenlerini ve örüntülerini elde etmeye çalış Oysaki yapılan araştırma ve deneyler gösteriyor ki Şam çeliğinin sırrı önce ham maddesinde sonra da işleniş şeklinde saklı.

Şam ya da Damascus çeliğinin ham maddesi Wootz çeliği denen bir çeşit çelik cinsi. Wootz çeliği denen çeliğinse kaynağı, kökeni Hindistan veya Sri Lanka. Bu çelik cinsinin nasıl ortaya çıktığını anlatmak için biraz fizik, kimya ve nanoteknolojiden bahsetmekte fayda var.

Önelikle “ferrite” denen bir çeşit demir cevheri var. Ferrit, demir cevherinin özel bir türü. Atomları küp şeklinde dizilmiş olan bu demir cevheri, demir kökenli metallere manyetik özelliğini verir ve karbonla bileşmeye çok az eğilimlidir. Bu nedenle çok az %0.02 gibi oranlarda bile karbona doyar.

Bir de perlit denen cevher türü var. Bu da birden fazla ferrit katmanının tabakalar hâlinde birbiri üzerine yerleşip kaynaşmasından ortaya çıkıyor.

Geriye kaldı Martensitik çelikler. Martensitik çelikler Çakı Bıçak ve Palalarda Kullanılan Çelik Türleri makalemizde de bahsettiğimiz gibi; moleküler yapısıyla oynanmış çelik türleridir. Kabaca bahsetmek gerekirse moleküler yapısı kusursuz bir küp hâline getirilmiş çelikler bu adla anılır. Martensitik molekül yapılanması, doğada zaten var olan maddelerin moleküllerini taklit etmeyi amaçlar ve bu maddeler aşırı sert yapılarıyla bilinen kristal yapılı maddelerdir. İşte martensitik çelikler de molekül seviyesinde bu yapının taklit edildiği çeliklerdir.

Şimdi gelelim tüm bu kavramların Damascus çeliğiyle ilgisine. Damascus ya da Şam çeliği Wootz çeliğinden üretilir demiştik. Wootz çeliği bir pota çeliğidir. Yani cevherlerin eritilip yarı sıvı hâle getirilmesinden elde edilir. Bahsettiğimiz bu martensit ya da perlitin, aracı olarak kullanılıp mikrobarbürlerle birlikte aşırı düşük karbonlu çeliklerle tepkimeye sokulmasından ortaya çıkar. Damascus çeliğine o göz alıcı desenleri kazandıran martensit ve perlit yapılar arasındaki bu tabakalaşma ve bağdaşmadır.

Günümüzde birçok çelik üreticisi ve bıçak tasarımcısı farklı türde çelikleri ve farklı yapıda demir cevherlerini karıştırıp işleyerek benzer desenleri elde etmeye çalışmaktadır. Ancak Şam çeliğinin farkı; mikroskobik seviyedeki bu farklılıklardır.

Ek olarak; günümüzde yapılan araştırmalar asıl zanaatın sürdüğü tarihlerden kalma kılıç ve bıçaklarda tungsten ve vanadyum kalıntılarının da olduğunu ortaya koymuştur.

Şam veya Damascus çeliği, günümüzde bilinmeyen ileri bir teknolojinin ürünü müdür?

Taş devri insanları, ilk zamanlarda çakmak taşına benzer özelliklerde bir taşı, ardından da yarı cam özelliklerine sahip obsidiyen denen bir taşı kullanarak çok keskin aletler yapmayı başarmıştır. Bu tür taşlara, yine çok sert olan başka taşlarla dik bir açıyla vurarak onları yontup çapaklayarak ok başları, bıçaklar ve mızrak başları üretmişlerdir. Bu aletler o kadar keskindir ki günümüzde üretilen bir neşteri geride bırakacak keskinliğe ulaşabilirler. Ancak bu; maddenin, malzemenin kendi özelliğidir. Ortada bir teknoloji gelişmişliği yoktur. Sebep sonuç ilişkisi farkındalığı vardır. Bu nedenle taş devri insanları bu malzemeyi kullanarak çağdaş bir neşterden daha keskin kesici alet yapıyor, teknolojisi bizden ileridir, diyemeyiz. Bu durumu teknoloji gelişmişliğine yoramayız. Teknik bir farkındalığa ve gözlem gücüne yorabiliriz.

Şam çeliğinin durumu da biraz buna benzer. Hindistan ve Sri Lanka’da; bazen de belli dönemlerle kısıtlı kalmak kaydıyla farklı bölgelerde bulunan çok belirgin bazı özelliklere sahip bir cevher ve bu cevherin yine çok belirgin bazı yöntemlerle işlenmesi söz konusudur.

Günümüzde herhangi bir yerden çıkarılmış bir demir cevherini, belirli tekniklerle işleyip çağdaş çelikleri elde etmek mümkünken Şam çeliği için bu durum söz konusu değildir; çünkü malzemenin yapısına dair bilinçli bir farkındalık veya elde edilen ham maddeyi o ana maddeyi dönüştürmeye yönelik bir yöntem yoktur. Yalnızca, belirli bir bölgeden çıkan belirli bir cevherin; belirli yöntemlerle işlenmesiyle elde edilen bir sonuç vardır. Sonuç her seferinde taklit edilebilir ve bilinçli değildir.

Kaldı ki efsanelere ve destanlara konu olan tüm o özelliklerine rağmen günümüzdeki ortalama bir çelik, Damascus çeliğinden çok daha üstün özelliklere sahiptir.

Şam çeliği veya Damascus çeliği neden üretilemiyor; Şam çeliği zanaatı neden yok oldu?

Şam çeliği; Hindistan veya Sri Lanka’dan çıkarılan özel bir demir cevherinin işlenmesiyle elde edilen bir çelik türüdür. Bu bölgelerde çok özel şartları ve özellikleri barındıran bir bir tür cevherden elde edilmektedir. Bu çelik Ortadoğu bölgesindeki bıçak ve çelik ustalarının elinde meşhur olmuş; bu bölgedeki birçok büyük imparatorluk bu çeliğin sırtında yükselmiştir. Bu bölgedeki süvariler bu çelikten üretilmiş kılıçlarla düşmanlarına korku salmış, zaferlerini tarihe bu kılıçların sivri ucuyla kazımıştır. Ancak zaman geçip devran dönünce mistik ilimlerin ve felsefelerin merkezi Hindistan sömürge hâline gelmiş; diğer Uzakdoğu devletleri de onlara katılırken Ortadoğu da savaşlarla kavrulup yanmıştır.

Tarih boyunca Uzakdoğu’daki madenlerden çıkarılıp Ortadoğulu ustaların, ustadan çırağa aktardığı gizli zanaatlarla biçim bulan Şam çeliğinden bıçak ve kılıç yapma zanaatının da bu kargaşada kaybolduğu ya da unutulup gittiği düşünülmektedir.

Baştan beri Uzakdoğu’dan dövülmeye hazır külçeler hâlinde gelen Damascus çeliğinden mahrum kalan ustalar, başka çeliklerle bazı denemeler yapmış olsa da asıl malzemenin özelliklerini barındırmayan demir külçelerle yapılan bu denemeler başarısız olmuş ve ham madde ortadan kaybolunca zanaat da zamanla yitip gitmiştir.

Damascus çeliğinin kendisi gibi, üretim teknikleri de ilginçtir. Hinduların ayinlerinden esintiler içeren bu yöntemde çelik potada eritilirken, üzeri kille, yaş yapraklarla ve özel bitkilerle kaplanır. Bu sayede çelik belirli oranda karburize edilirken, cevherin içindeki tungsten ve vanadyum kalıntıları da istenen özellikleri oluşturacak şekilde düzen alır.

Damascus çeliği üzerine yapılan son araştırmalar hangi sonuçları ortaya koydu?

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bir çeşit Wootz çeliği olan Damascus çeliği; tüm eski metinlere göre, çeliğin istenen tüm özelliklerini en yüksek seviyede barındıran bir çeliktir. Suriye bölgesinden kurulup güçlenen Memlük devleti dahi bu çelikle özdeşleşmiştir.

Suriye’den dünyaya yayılan, Osmanlı süvarilerinin ellerinde Avrupa’nın içlerine kadar ilerleyen bu çelik Batı dünyasının da ilgisini çekmiştir. Bilimi kendine kılavuz edinerek sanayi devrimini yaşayan Batı, Şam çeliğine çok ilgi göstermiş. Damascus çeliğinin nasıl üretildiğini, nerelerden çıkarıldığını araştıran, yerinde görüp belgeleyen ve yöntemleri yazılı kayıt altına alan Batılı tarihçiler ve bilim adamları olmuştur. Bunların bazıları kendi ülkelerine döndüklerinde süreci taklit etmeyi denemiş; kimileri kısmen ya da neredeyse tamamen başarıya ulaşmış; kimileriyse hezimete uğramıştır.

Batılı bilim adamları Damascus çeliği üzerinde o kadar çok araştırma yapmış ve yapmaktadır ki çağdaş Rusya, İngiltere ve Fransa metalürjisi bu araştırmalar üzerinde şekillenmiştir.

Şam Çeliğinin taklit edilemez ve günümüzde ulaşılamayan bir teknolojisi mi var?

Günümüzün yüksek teknolojilerinin de kullanıldığı araştırmalar; wootz çeliği türü olan Damascus ya da Şam çeliğinin içinde karbon nanotüp ve sementit nano lif oluşumları keşfetmiştir. Günümüzde insanoğlunun bildiği en sağlam maddelerden biri olan karbon nanotüpler de kendi başlarına çok yoğun ve ciddi araştırmaların konusudur. Günümüzde üretilebilen en sağlam çelikten yüzlerce kat sağlam ve yüzlerce kat hafif olan bu maddenin kıtalar arası köprüler ya da atmosfere ulaşan binalar gibi muazzam yapıların anahtarı olduğuna inanılmaktadır.

Günümüzde yaygın olarak bulunabilen ve erişilebilir olan birçok çelik türü zamanın efsanelerine konu olan Şam çeliğinden güçlüdür. Ancak günümüzdeki kötü bir otomobili de 100 yıl öncesine götürebilsek, efsanelere konu olurdu. Şam çeliği günümüz çelikleri karşısında biraz daha geride kalıyor olabilir; ancak zamanının çok ötesinde bir çeliktir. Yüksek karbonlu ve esnekliğe sahip çeliklerin Doğu dünyasında az bilindiği ve zor üretildiği; Batı dünyasındaysa hiç bilinmediği; batıdaki en kaliteli çeliklerin bile pik demir kalitesine zar zor yetişebildiği bir çağda Damascus çeliğinin özelliklerine sahip bir çeliğin bu kadar meşhur olması hiç de şaşırtıcı değil. Buna bir de büyüsel bir hava katan desenleri eklerseniz durum daha kolay kavranır.

Tolkien’in romanlarında bahsettiği Elf çeliğinin, Taht Oyunları (Game of Thrones) dizindeki Valeryan çeliğinin de Damascus çeliğinden esinlendiği ya da ona bir gönderme olduğu ileri sürülmektedir.

Artık; Şam çeliği veya Damascus çeliği günümüz metalürjisinin kızıl elması, ütopyası, ideali hâline gelmiştir. Şam çeliği, tüm ustaların rüyalarını süsleyen o kusursuz, aşırı güçlü, aşırı sağlam, esnek ve körelmez bıçakların ve kılıçların henüz var olmayan; ama hep aranan ham maddesidir. İnsanoğlu muhtemelen Şam çeliğini üretmenin yollarını aramaya devam edecek. Her bulduğu daha iyi yöntemi o zannedecek ve asıl irfan kaybolduğu için de bulduğu her yeni yöntemde “İşte bu!” deyip arayışını sürdürecektir.

One comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir