Koşucu kafası veya koşucu sarhoşluğu, sporcuların başına gelen bir tür öfori durumudur. Atletlerde, genelde belirli bir yoğunluğun üzerinde yapılan antrenmanlarda ortaya çıkar. Nedeniyle ilgili birkaç teori vardır. Kavramın adı koşucu kafası olsa da yalnızca koşucuların başına gelmez. Belirli bir sürenin ve yoğunluğun üzerinde egzersiz yapılabilen kürek, bisiklet gibi diğer spor dallarıyla uğraşan sporcularda da görülür.
Kavramın özellikle koşucularla özdeşleşmesinin nedeni; en kolay ve en sık olarak koşucuların yaşadığı bir durum olmasındandır.
Öfori Nedir?
Öfori; aşırı yoğun mutluluk, memnuniyet ve iyimserlik durumudur. Kişi bu durumdayken aşırı iyimser bir ruh hâline büründüğü gibi, başaramayacağı hiçbir şey olmadığını düşünür. Dışarıdan müdahale olmadan ortaya çıkabileceği gibi bazı psikolojik durumlar veya alkol ya da uyuşturucu madde gibi kimyasalların etkileriyle yapay olarak da oluşturabilir.
Koşucu Kafasının Hormon Kaynaklı Nedeni
Koşucu kafasının ortaya çıkmasına neden olduğu düşünülen hormonlar; β-feniletilamin, anandamid, β-endorfin’dir.
Bu hormonların hepsi insan vücudunda üretilen ve opiyoit veya kanabinoit alıcılarını uyaran hormonlardır. Özellikle endorfinin adı da Latincedeki “indigeneous” ve “morphine” sözcüklerinin birleşmesiyle, morfin adlı uyuşturucudan türetilmiştir. Vücutta üretilen morfin anlamına gelir ve etkileri yapay olarak elde edilen morfine çok yakındır.
Bu hormonun etkilerini daha iyi anlatabilmek için bir örnek vermek gerekirse; kemiği kırılanların, kurşun yaralanması yaşayanların veya bir eklemi çıkanların sık sık dile getirdiği; yaralanmayı fark etmedikleri, 30-40 dakika boyunca hiç acı hissetmedikleri gibi ifadeleri hatırlatmakta fayda vardır. Bu tür yaralanmaları yaşayanların ilk 30-40 dakikada acı hissetmemelerinin nedeni, bu boyutta bir yaralanmada beynin, kişinin tehlike altında olduğunu düşünmesi ve acı hissetmeyip tehlikeden kaçabilmesini sağlamak için endorfin salgılamasıdır.
Anandamid de sinir sistemi üzerinde etki eden ve ödüllendirilme, keyif alma hislerini tetikleyen bir hormondur. Hamile kadınlarda ve plesenta içinde bu hormondan bol miktarda görülür. Bu hormon üzerindeki araştırmalar bu hormonu kullanarak anksiyete ve depresyona çözüm olabilecek bir ilaç üretebilme yönündedir.
β-feniletilamin ise vücutta üretilen ve amfetaminle neredeyse aynı etkilere neden olan bir hormondur. Tıpkı amfetamin gibi uyku halini ortadan kaldırır, algı kapasitesini yükseltir, tepki süresini kısaltır, refleksleri hızlandırır, yorgunluğa karşı direnci ve kas gücünü arttırır.
Yalnızca yarım saatlik orta veya yüksek yoğunluktaki antrenmanın bile feniletilamin seviyelerini yüksek oranlarda arttırdığını ve neredeyse 24 saat boyunca bu hormonun seviyelerinin, temel seviyeden %77 yüksek kalmasına neden olduğunu ortaya koyan araştırmalar vardır.
Orta ve yüksek yoğunluklu egzersiz ya da antrenmanlar sırasında, sayılan bu hormonların salgılanmasında çok ciddi artışlar olduğu belirlenmiştir. İnsan beyni deyiş yerindeyse bu hormonlar tarafından bombardımana uğrar. Bu hormonların genel ortak özellikleri olumlu, mutlu ve keyifli ruh hâllerinde salgılanan hormonlar olmalarıdır. Bu nedenle de böyle bir ruh hâlini ortaya çıkarırlar.
Beyni bu hormonlar tarafından bombardıman edilen kişinin ruh hâlinde belirgin bir iyileşme, özgüven artışı, daha iyi odaklanabilme, yorgunluk hissetmeme, enerjik olma gibi durumlar ortaya çıkar. Bu nedenle birçok psikolojik tedavinin bir parçası olarak düzenli egzersiz önerilmektedir.
İşlem Gücü Teorisi
İkinci bir teori de koşucu kafasının, beynin işlem kapasitesinin aşırı zorlanmasından dolayı ortaya çıktığını öne sürmektedir Biz fark etmeyiz, ancak bir kalemi masadan alıp bir kelime yazarken dahi beynimiz birçok hesaplama yapar. Kalemi kavrarken parmaklarımızın ne kadar basınç uygulayacağı, kâğıda ne kadar bastıracağımız, kalemi kâğıt üzerinde kaydırarak yazmak için ne kadar güç uygulanacağı vs.
Koşu sırasında da beynimiz bunun gibi birçok hesap yapar. Üstelik vücudumuz zorlandığı için homeostasisi de korumaya çalışır. Yani bedenimizin içinde, iç organlarımızın, kaslarımızın, sinirlerimizin düzgün çalışabilmesi için gerekli en uygun ortamı korumaya çalışır. Kanın pH değeri, vücut sıcaklığı, elektrolit oranı gibi değerler homeostasisi belirleyen etkenler arasındadır. Ek olarak koşarken dengemizi sağlamak, istenen hızı, yönelimi, postürü korumak için gerekli makro ve mikro kasılmaları denetlemek ve koşmayı sürdürebilmek için gerekli tüm diğer hesapları yapmak da beynin üstüne düşen görevlerdir.
Teoriye göre beynimiz tüm bu hesaplamaları yaparken işlem kapasitesinin sınırlarına kadar ulaşır. Beynimiz bu duruma ulaştığında da zaman ve hız algımız da dâhil tüm algılarımız değişir. Ancak bu teori, koşucu kafası yaşayanların zaman algısındaki değişime açıklık getirse de koşucu kafası sırasında ve sonrasında oluşan, aşırı mutlu, özgüvenli, başarılı hissetme gibi psikolojik etkileri açıklamakta yetersiz kalmaktadır.
Koşucu Kafası Niçin Ortaya Çıkar?
Koşucu kafasının neden olduğu tam bilinmemektedir. Ancak etkileri düşünüldüğünde beynin, koştuğu ya da orta ve yüksek yoğunluklu derecede vücudu zorladığı için kişiyi ödüllendirdiği düşünülmektedir. Koşma, insanın sonradan kazandığı bir beceridir. Yürümek gibi yaratılışımızın bir parçası değildir. İnsanoğlu avlanabilmek ya da tehlikelerden kaçabilmek için uzun mesafeler koşabilme yetisi geliştirmiştir. Koşucu kafası ya da koşucu sarhoşluğu denen durumun, koştuğu, kendi kapasitesini geliştirmeye çalıştığı için beynin kişiyi ödüllendirme biçimi olduğu düşünülmektedir. Bu sayede yüksek özgüven, mutluluk ve başarı hislerini yaşayan insan, tekrar ve tekrar koşmak için gerekçe ve cesaret bulacak ve koşucu kafası sırasında salgılanan acı ve ağrı önleyici hormonlar sayesinde kendini zorlamaktan korkmayacaktır.